Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Nisan 2010 Perşembe

YAŞANMIŞLIKLAR ÜZERİNE
öncelikle yazımı takip eden arkadaşlara teşekkür ederek başlamak istiyorum ..çok sağolun..:))çok mutlu oldum..ne bileyim öyle insan heycanlanıyor işte ,tatlı ve kendini hiçte saklamayan cömert bi mutluluk hissi veriyor insana ... ve bunu çokta güzel verebiliyor..zira..
aslında ben de herkes gibi biraz hayalperestim ve galiba benimki biraz fazlaca.evet bende herkes gibi düş kurarım ve dolunay olmasın; olmasın isterim yaşadığım memlekette ama bu arada kurtlarda ulusun ve sokak köpekleri aç kalmasın isterim... herkes kadar hayalci ve gerçeklerle yüzleşebilecek kadar korkak ve değiştirebilecek kadar cesaretli olmalı derim ben .. galiba birzda öyle.
hep tek bi konuya değinmek isterim ama biraz zorlanacam ...çünkü çok karışık bi kafa yapısına sahibim aslında ne istediğimi biliyorum ama ve bunu bilmekte cesaret verebiliyor bazen ...

27 Nisan 2010 Salı

GELECEK VE İNSAN
aslında yazası olan o kadar çok şey varki bende...yazmayı istediğim özlemini çektiğim ..ama baktım çok fazla bunlar bende bi karar verdim ee madem bundan sonra elimdenn geldiğince günlük olarak yazacam bende o zaman gün içinde başımdan geçen olayları yaşadığım duyguları hissetiklerimi yazıcam.nede olsa her insan bi dünyadır ve insan olduğu için değerlidir ve dünya gezegeni insanla dolduğu için güzeldir ve değer kazanmıştır..okulda kariyer günleri adı altında bi takım etkinlikler vardı bu gün .. üç gün sürecek olan ve bi takım bi yerlere gelmiş bazı insanların biz öğrencilere ders niteliğindemi desem daha çok tecrübe kazanma gibi en azından onmların deneyimlerinden yayarlanma fırsatı verdi bize ... bi kanalın ekonomi müdürü ilk işe giriş hikayesini anlattı ..orda çok hoşuma giden bişey vardı .. bayana sordular nasıl bu seviyeye geldiniz diye ? bayan:kemal derviş in bakan olduğu daha doğrusu ecevit in kurtarıcı olarak çağırdığı ve ulaşılması zor oaln bi insan gibi gözüken ve daha sonrada bekelenilenin aksine bi izlenim bırakan bayın bakanlığı sırasında ilk görevine başlamıştı.gazeteci olmak ve doğruları savunmak ve doğruları yaymakla görevlendirilmişti.. ve şöyle bişey aktardı bize.. ben dedi derviş ne zaman uyursa o zaman uyumak zorundayım dedi ki bu on ikiyi biri hep bulurdu.. ve beşte kesin kez ayakta olmam gerekiyor demişti .. hayallerinin peşinde koşmak ve onlarla yaşamak onlar için yaşamak bi süre özel hayattan daha doğrusu hayatından baya bi fedakarlıkta bulunmak ve sonra hakederek ve gururlu bi şekilde yaşamak ve yaşayabilmek ... sanırım bütün mesele bu.. onurlu yaşamak ve onurlu bi gelecek için .... çalışmak

26 Nisan 2010 Pazartesi

geçen gün arkadaşlarla beraber ankara kalesine çıkmıştık...ve tabi görünen resimde ankara kalesinden.çoçukalar vardı orda.biz kalenin duvarlarında dolaşmaya korkarken onlar herşeyden habersiz gibi ,kuş gibi dolaşıyorlardı kalenin duvarlarında.ve kale onca ihtişamına rağmen sanki onların ayakalrının altında küçülüveriyordu..onları taşımaya müsait bi eski zaman arabası gibi...ve anakara yı uçaktan gördüğüm kısmı eklemezsem hiç bu kadar geniş bi açıyla görmemiştim.. koskoca beton yığınlarından muzdarip ve yorulmuş bi hali vardı başkentin....
aslında öyle çok sevmiyorum benn bu şehri ve burda eğitim için bulunuyorum.ama herkese geldiği gibi bana okadarda itici gelmiyor... ama bence insan yaşadığı şehri sevmeli herşeyden önce.. ona azda olsa sevgi duyabilmeli...çünkü orda yaşıyordur orda nefes alıyordur ve orda aşık oluyordur..ve sabahkları orda uyanıyordur güne... yazıda pek bi bütünlük olmasada yaşadığım şehir ve duygular var içinde ...olması olası olan duygular...









25 Nisan 2010 Pazar

ve insan
kimi zaman insan karamsarlığa düşer ya ve öyle amaçsızca bekler dolanır ve bir yol bulamaz aslında neye ne yol bulacak onuda bilemez ya öyle kala kalır ya galiba bende biraz öyleyim ..............................
bi bulanıklık var üstümde bu akşam gülmek için sadece bahaneler arıyorum ve bulamıyorum ..........hayat bu işte oldukça garip bişey aslında.çok güzel bi umutla başlarsınız ama bu böyle gitmez bi türlü.siz ne kadar zoralarsanız bile.hani insan kendini bazen çok şanssız hisseder ya bende öyle bi yerdeyim şimdi galiba.benim aklıma hep bi şiir gelir///.göç biter biter şarkı yaz olur.///.. güzel bi şirdir benim sevdiğim bi adam söylüyor.yok bu akşam hiç veremiyorum kendimi ben bişeye .. en iyisi başımı patlatacak olan bu ağrıyla baş etmek ve hayatıma kaldığım yerden devam etmek ...

24 Nisan 2010 Cumartesi

uzun bi aradan sonra tekrar yazmaya başladım yani başlıyorum ... :))ikinci bloğum yani.. ilk bloğu yazdığım zaman merak ettim nasıl olacak diye .. en sonda öykü ve ruhgezgini arkadaşlar sağolsun bana cesaret verdiler.. ve ben de tekrar yazıyorum ... özellikle öykü nün şu lafı çok hoşuma gitti.....yazmak bi çeşit terapi gibidir diye bunu düşündüm ve hoşuma gitti...galiba gerçekten öyle ... hani piskolojide şöyle bişey vardır... beyin boş kalmamalı ve hep meşgul olmalı diye.. yoksa beyin yapısı gereği negatife negatif objelere takılır ve onlarda mutsuzluk getirir...yazmakta biraz öyle bişey ... beyin dikkatini olumlu bişeye odaklıyor ve oda bizlere mutluluk getiriyor ..... yazmak ve yazmanın mutluluğuna varmak ve ondan vazgeçmemek .....yani en kötü ihtimallede olsa ona alışmak...ve alışınca da en çok sevmek ve vazgeçmemek.... hani sevgili sorar ya yada biz kendi kendimize sorarız seviyormıyummgerçekten diye ... aslında bence bütün mevzu alışmak ... ve seni sevdiğim için sana alışıyorum ... sana alıştığım için seni seviyorum .... vizeler yeni bitti... ve ankara da için içe sığmayacağı parkta dolaşırken taze çim kokularının burnumuzda bittiği bi mevsimdeyiz.... bahardayız ve ankara da bahar bütün betonarme yığınlarına rağmen güzel .....cemreler düşeli çok oldu.... yüreğime suya toprağa ve havaya .. nomalde yani literatürde üç tane cemre vardır ama benimkisinde dört tane olmuş.... çünkü her baharın yüreğe bi cemre düşüreceğine inananlardanım....önce yüreğe düşer sonra suya sonra toprağa ve sonra havaya .... tıpkı aşk gibi ...eski bi aşkınıza hatırlayın mesela .... ilk sevdiğiniz anı örneğin... önce yüreğiniz cız etmiştir... susamışsınızdır halbuki su içeli çok olmamıştır..... ve içiniz ısınır etiniz size ait değimiş gibi gelir ve size çok hafif gelir.... ve en son olarakta havanıza karışır aaşşkk......ve cemre dngüsü kendini bi başka bahara yani aşka saklar... sağlıcakla.. yazmayı özleyeceğimi umarak gidiyorum............

13 Nisan 2010 Salı

herhangi bi mart günüydü .. öylesine nette dolaşıyordum biraz amaçsızca....öyle kaç dafadır duyuyordum blog diye bişey varmış bi nevi internet günlüğü yani... biraz karıştırdım,kurcaladım ve güzel bişey olduğunu farkettim... burdan siz bişeyler paylaşıyorsunuz ve dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir zamanda sizden haberi olmayan birine bişeyler söylüyorsunuz ve haliyle paylaşıyorsunuz ... bu durum çok ilgi çekici değil belki ama şu anda klavyenin tuşlarına dokunabilmek bile insana yaşadığını hissettiriyor... ve kaldı ki ben yazmanın iyileştirici gücünün olduğuna inanıyorum.. siz yazarsanız onlar dillenirler... ve yazdıkça çoğalırlar... benim ilk bloğum..... umarım yazmaya başalyabilirim ve devamı çok güzel bi şekilde gelir... kafamda her ne varsa ne yaşarsam gelip burda anlatabilmek ve anlatırkende bişeyjler anlayabilmekk ve hayata dair özlemlerimi aşklarımı ve vazomdaki çiçeklerin büyümesini sizinle paylaşmak ve henüz alamadığım akvaryumumdaki balıklarımı anlatabilmek ve onların büyümesini izlemek ve en önemliside yeni bi dünyaya kapı açabilmek ve hayatın geröekten yaşanmaya değer bir şey olduğuna canı gönülden inanmak ..... bu konuda yani hayata dair hep olabilmek umuduyla... günlerden salı hafif ılık bir ankara akşamı ve dışarda hasretini çektiğim kızılayın kaldırımları....